694 kelime
3 dakika
BLOG: Japonya Hayranlığın Sonu

Giriş#

Japonya hayranlığım çocukluğumdan beri vardı. Oranın kendine has dünyası, eşsiz ortamı ve insanları beni hep kendine çekiyordu. Dili bile başta iyi geliyordu. Evet, kendine çeken bir şeyleri vardı ama ne yazık ki son günlerde kendinden uzaklaştırmaya başladı. Japon alfabesi gerçekten insanlara “beni öğrenme” dercesine bağırıyordu; bu, resmen bir isyan çığlığıydı.

Bu yazıda, Japonca’nın absürt derecede olan zorluğunu, bu dilin öğrenmeye değmeyeceğini ve bu kararın bir sonucu olarak hayatımdan çıkardığım tüm Japon şeyleri detaylıca masaya yatıracağım. Dil bilimcisi değilim, ancak bu zorluğu anlamak için o mesleği yapmak zorunda da değilim; deneyimim yeterli oldu. Hazırsan, başlayayım.

Japonca’nın Absürt Derecede Olan Zorluğu#

Kanji

Japonca’nın absürtlüğünü şimdilik köşeye koyayım. Önce daha büyük saçmalığı olandan başlayayım: Bir dilin niye 4 farklı alfabesi var? Anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Hiragana, Katakana, Kanji ve Romaji.

İlk üç farklı alfabe zaten yeterince bela değilmiş gibi, bazı yerlerde bir de Romaji’yle (Latin alfabesi) yazman gerekiyor. Hadi diyelim, Hiragana ve Katakana’yı çözdün. Zaten onlar kendi içlerinde 40+‘tan fazla hece alfabesinden oluşuyor. Onları çözünce, “Bu dil kolay” diye bir yanılgıya düşüyorsun. Ama zaten seni ilk tuzağa düşürmeye başlayan kısım da tam olarak bu oluyor.

Asıl Lanet: Kanji’nin Fantezileri#

Geleyim asıl lanete, yani onların bile öğrenmek istemediği ama öğrenmeye zorlandıkları Kanji’ye.

İlk başta hepsinin sadece 2 okunuşu olduğunu sanacaksın. Ve günlük hayatta kullanılan 2000’den fazla Kanji olduğunu duyunca, kafana kaynar sular dökülecek. Daha zorluk yeni başlıyor. Bu dili öğrenenlerin bile ciğerini solduran şey, 1 Kanji’nin adamların fantezisine göre 3 veya daha fazla fazladan okunuşa sahip olmasıdır.

Örnek: Mesela bir karakter olan (hayat, doğmak) kelimenin gelişine göre nama, iki, umareru, sei veya shō olarak okunabilir. Bu hangi mantıkla yapılmış, inan ben bile çözemedim. Zaten ben pes ettim, zira adamların 20 yılda okul hayatı boyunca öğrendiği şeyi, ben gram bile öğrenemem. Deli ve korkak değilim, sadece zamanımı ona ayıramayacağımı anladım.

Çince vs. Japonca#

Şimdi bana, “Çince zor hede hödö” demeyin. Çince en azından aksanlardan çektiriyor ama zaten aksana alışınca, o dili çözüyorsun. O da zaten kulağın alışana kadar darlayacaktır. Harflerini çizmek zor ama onu da çize çize alışıyorsun.

Yukarıdaki dertleri tekrar düşünerek ele alınca, bu dört farklı sistem, bu okunuş fantezileri nedeniyle Dünya’nın en belalı dili kesinlikle Japonca oluyor.

Kısaca özetleyecek olursam; Japonca, konuşma dili açısından basit dillerden ama yazma ve okuma açısından tam bir beladır.

Öğrenmeye Değmez: Prestij Sıfır#

Sokak

Dürüst olacağım, sana hayâl satmayacağım. Japonca öğrendin diyeyim, sana bir prestij kazandırmayacak. Çeviri dışında başka bir şey düşünmüyorsan, unut gitsin.

Ana dillerine yatırım yaptığın ülkenin gençleri zaten İngilizce biliyor. Yaşlıları dışında çoğu genç yurt dışında yaşıyor veya ülkesinde yaşasa bile senin konuştuğun veya yaptığın işle ilgi göstermeyecektir. Japonların çoğunluğu yabancılara kapalılar ve onların terimiyle bir Gaijin (yabancı) oluyorsun.

O dili öğrendiğin zaman önün açılacak tek yer, Japonya’nın Tokyo gibi büyük metropolleri olur. Diğer kısımlarda kendi lehçeleri (Hōgen) var. Onları öğrenmeye çalışmaya başlarsan, bir ömür boyu öğrenmeyle bocalayıp durursun. Örnek: Osaka çevresindeki Kansai-ben ile standart Japonca arasında ciddi farklar vardır.

Gelecek Kaygısı#

Bir diğer mesele, bu benim var sayımım, gelecek zamanlarda adamlar Kanji’yi basitleştirelim dediklerinde, yıllarca öğrendiğin bir çok şeyin çöpe gitme riski bile var. Tamam yıllarca kullanıyor olabilirler ama dillerde zaman zaman evrim geçirmemesi imkansızdır.

Hayatımdan Çıkardığım Japon Şeyleri: Kökten Çözüm#

Anime Grafitti

Geleyim, bu dili terk ettiğim gibi onunla alakalı tüm içerikleri; onu hatırlatacak tüm projeleri ve kullandığım yazılımları saniyesinde sildim. Eğer bu konuda gevşek davranırsam, günün birinde bu dil tekrar karşıma çıkar ve istemsizce kendimi tekrar bocalarken bulacaktım. Buna izin veremem.

1. İçerikler: Terk-i Diyar Eyledim#

İlk olarak; içeriklerden bahsedeceğim. Bunlar; anime izlemeyi ve Japon oyunları tüketmeyi veya oynamayı, Mario’yu, Sonic’i vb. gibi Japon kokan içerikleri terk-i diyar eyledim. Animeler, Japonca’yı sevdiren ana şeydi. Diğerleri de o kadar masumane değil. Aklıma gelmişken, bulduğum tüm Anime görsellerini de sildim.

2. Projeler: Bilişsel Yükü Kaldırdım#

İkinci olarak; projelerden bahsedeceğim. O dönemde yazdığım tüm novel projelerimi, planlarımı sildim. Sildiğim projeler: Ortopedi Günleri ve Kaptan Aki. Bunlar, beynime bilişsel gereksiz yük olacağını düşünerek sildim.

  • Kaptan Aki projesi, Japon etkisinden arındırılarak Kaptan Ayhan olarak devam edecek.
  • Ortopedi Günleri’yse hâlâ durumu üzerinde değerlendirmeler yapacağım.

3. Yazılımlar: Kalıntı Bırakmadım#

Ve son olarak; sildiğim yazılımlardan bahsedeceğim.

  • Floorp: Bilgisayarımda sık kullandığım uygulama olan bu Japon tabanlı tarayıcıyı sildim. Floorp’taki hiçbir şeyi aktarmadım. Japon verilerin %95’i tarayıcıda olduğunu gördüm. Ondaki önemli şifreleri koruyarak Firefox’a geri döndüm.
  • Anki: Ezberleme uygulaması Anki’yi de hemen silerek kalıntı bırakmadım.

Bu radikal adımla, hayatımdaki Japonya defterini kesin olarak kapattım.

Kaynakça#

Bağlantılar#

Görseller#

BLOG: Japonya Hayranlığın Sonu
https://ayhanhub.com.tr/posts/japonya-hayranligin-sonu/
Yazar
Ayhan Hub
Yayınlanma:
26 Kasım 2025